15.07.2015 GÜN MESAJLARI

Gün Enerjisi ( Numeroloji ) : 21 / 3

Günün Rehber Kartı : İmparatoriçe

Güneş : Yengeç

Ay : Yengeç

Gün Yöneticisi : Merkür

Gün titreşimi bizden öncelikle sorumluluk bilincimizle güçlü bir bağ kurmanın önem kazandığı bir günde olduğumuzdan bahsediyor ve bugün sakin kalabilmek, içimizdeki dinginliği korumak ekstra önemli; çünkü Merkür-Pluto ve Mars-Pluto sert etkileşimleri söz konusu ve bu da iletişim ve hareket gücümüzde sert ve yıkıcı olabileceğimizi gösterir.

Dün, duvarları yıkmak ve bunun ardındaki güçten bahsetmiştik; bugünse bize şunu hatırlatıyor: ‘’ Kontrolsüz güç, güç değildir. ‘’ Yıktıklarımız dışarıda değil, içeride olduğunda değerlidir; çünkü yıktıklarımızın içeride olması, dışımızdaki değişim ve dönüşümün başlamış olduğunun göstergesidir.

Bugünün yöneticisi de Merkür olarak gözüküyor ve Merkür yengeçte bulunuyor, oğlaktaki Pluto ile de sert etkileşim söz konusu olduğunda, bu yeterliliğimizi yükseltmek adına neye ihtiyaç duyduğumuzun farkına varabilecek atmosferin ışığında kalabilme yerine, duygusal sabotelerle yaşam planımızdaki gerçek gücümüzden uzaklaşma ve bu anlamda bizi uyarmaya çalışanlarla kavgaya tutuşmayı verebilir.

Dışarıda bir şeyler değiştiğinde, aslında her şeyin değişebileceğini mi düşünmeye başladınız? O zaman içeride bir şeylerin değişmesinin vakti gelmiştir. Bunu anlamak belki ilk aşamada kolay değil; bununla birlikte evren, özde sonsuz bir dengenin ışığı olabilme halinden ibarettir. Merkürün yengeçteki duruşu bence tam olarak bize bunu ifade etmektedir.

Pluto bize sertliğiyle onarmakta zorlanacağımız yaralar açtırabilir; bununla birlikte onun iyinin ve kötünün çok ötesine geçmiş sesini duyduğumuzda, çok derin yaralar da iyileşme şansı kazanabilir. Ona nasıl bakıp onu nasıl gördüğümüz çok önemlidir. Marsın da yengeçte olduğunu ve yengecin ‘’anne’’ doğasını hatırlayalım. Bugün her şey ‘’anne’’ temasına götürüyor aslında bizi ve ‘’anne’’ içimizdeki yaratıcı gücün en önemli kapısı anlamına gelmekteydi. ‘’anne’’ sonsuzluğun sesini duyabilmekti.

Gün titreşimindeki 3, ‘’imparatoriçe’’ kartını verir ve günün rehber kartının da ‘’imparatoriçe’’ olması herhalde tesadüf değildir, hem de Pluto yoğun olarak annelik teması taşıyan yengeçte bulunan Merkür ve Marsın karşısına dikilmişken! Korku ve öfkelerinizle savaşmayın, onlarla barışın dönemi, aksi sadece boşa kürek çekmekti.

Ayın bugün yengeçte olduğunu hatırlıyoruz. İçimizdeki ‘’anne’’ ile aslında derinliklerimize iniyoruz ve içimizdeki ‘’anne’’nin yaşamımızdaki gölgelerini ve bu gölgelerin çözülümündeki ışığın ihtiyacını yaşıyoruz. 21, ‘’anne’’ye giden yolu ‘’tamamlanma’’ olarak veriyor. İçimizdeki dişi ile ilgili henüz tamamlanamamış ne vardı? İşte bunun farkında olmak önemliydi.

Şefkat, en son ne zaman çok geride kaldı? En son ne zaman onu taşıyamamaktan korkarak geride bıraktık? En son ne zaman bizim de şefkate ihtiyaç duyduğumuzun farkındaydık? En son ne zaman yuvamız olan ışığın farkına vardık? En son ne zaman hatırladık?

Ay yengeçte, yönetici olduğu burçta ilerliyor, bu duygularımızı anlamak ve onları yorumlayabilmek için de aslında içinde bulunduğumuz ruh halinin bize yardımcı olabileceğini gösteriyor. Gün yöneticisinin de Merkür olduğu bu günde, sizce karşımıza çıkanlar bize neyi hatırlatmak istiyor?

Sizce savaş barışın olduğu nerede gerçek kimliğini ortaya çıkarabiliyor? Savaş gerçekten barışın zıttı mıdır? Yoksa onlar aslında birbirlerinin içinde mi vardır? Bugün biraz derinliklere inelim mi? Dünkü çalışma aslında bizi bugüne hazırladı, tıpkı bugünün yarına hazırlamakta olduğu gibi, yörüngenin farkına vardığımızda, işte bu ‘’anne’’ olanın farkındalığıydı; çünkü ‘’anne’’ sonsuz döngüyü anlatırdı. Mevsimlerdi o, gündüz ve geceydi, aylardı, zodyaktı ve hep bir hikayesi ve bu hikayenin döngüleri olan bir zaman ışığı vardı ve biz bu ışıktaki bütünlüğün farkına vardığımızda, işte orada yaşam sırrının kapıları açılırdı.

Bugünün ritüli de ‘’anne’’ tabii ki; bununla birlikte nasıl bir ‘’anne’’? Doğa ‘’anne’’, doğan ve doğumunda doğuran anne, içinde taşımakta olan anne, henüz doğumunu gerçekleştirememiş olan anne, içinde taşıdığının tam olarak ne olduğunun farkında olmayan anne, hikayesinin ışığının kalemini eline almayı bekleyen bir anne, okumak ve okunmak isteyen bir anne, yani biz, hepimiz ve kendimizden kendimize biz olup yürüyebildiğimiz, belki henüz yürüyemediğimiz…

Bugün içimizdeki ‘’doğum’’un ışığını yakıyoruz ve bizi doğuran ile bağlantı kuruyoruz ve onun doğurduğu, bizim doğduğumuzdur; o zaman onu okumak, kendimizi okumak olur; çünkü biz oyuzdur aslında, o biz! Nasıl mı? Anne çocuğu doğurur; bununla birlikte anne, çocuk kendini doğurduğunda(bulduğunda), doğanın gerçekte ne olduğunun farkında olur.

Bugün çok sağlam bağlantılar kuruyoruz ve birlikte bunu bütünlerken aslında hepimiz çok önemli bir görev taşıyoruz. Sizin bilinciniz çevrenizi etkiler ve onlar üzerinde doğan bu etki, aslında herkesi bir çağrıya ortak eder.

Her bir adım yukarıdan baktığınızda, bir adım aşağıdakini daha görürsünüz ve onu görmek onun da sizi görmesi demektir ve bu onun içindeki kendinizi görmek ve bütünleşebilmektir; çünkü merdivenin basamaklarının tamamı olmak, artık ona ihtiyaç duymamak demektir. Yukarısı ile aşağısı aslında hiç de farklı değildir; bununla birlikte her ikisi de şimdilik bir göreve sahiptir ve bu görevi yaratan da insanın buna olan ihtiyacının kendisidir, şimdilik!

Gözlerimizi kapatıyoruz, derin derin nefesler alıyoruz ve yavaş yavaş veriyoruz; aldığımız nefeslerle tüm bedenimiz gevşiyor ve rahatlıyor, kendimizi en huzurlu hissettiğimiz yerde hayal ediyoruz ve orayı inceliyoruz. Neler hissediyoruz, neler duyuyoruz, neler görüyoruz?

Şu an içimizdeki doğanın ışığıyla, onun sonsuzluğundaki güç; gündüz ve gece, günler, aylar, mavsimler, dünya, yörünge ve güneş ile buluşuyoruz. Evrendeki bütünsel hareketi ve oradaki yerimizi, görevimizi hissediyoruz; bununla bütünleşiyoruz. Yetenek ve donatılarımızı keşfediyoruz bu sayfada, neyin doğumunu gerçekleştirmek üzere bekliyoruz ve neyin vakti gelmiş ve biz onun sadece ne olduğunun farkına varmaya çalışıyoruz?

Doğadaki uyumu hissedebiliyor musunuz? Her şeyin ardındaki barış, sevgi ve umudu alabiliyor musunuz? En vahşi hayvanın bile içindeki şefkati hatırlayabiliyor musunuz? Herkes birbirine yuva, fark edebiliyor musunuz? Herkes birbiriyle iletişim içinde, duyabiliyor musunuz? Renklerin yüreğe akıtmakta olduğu ışığı görebiliyor musunuz?

Doğa ile bütünleşmekte olduğumuz bu anda, onunla sesleşiyoruz. Doğa ile konuşuyoruz; belki sesli, belki sessiz; onu dinliyoruz ve o bize, bizdeki sonsuzluğun ışığını hatırlatıyor, şimdi ve burada! İnsanlaşmak, bu hikaye ile bütünleştiğimizde, yeni bir yol olarak önümüzde beliriyor. İnsan, hatırlayan oluyor ve gerçek hikaye de işte burada uyanıyor, aha şimdi!

Kendinizi hazır hissettiğinizde, el ve ayak parmaklarınızı oynatabilir ve huzur içinde gözlerinizi açabilirsiniz. Hoşgeldiniz! İşte bu!

Sevgiyle,

Ol Hüseyin Akdağ