DOLUNAY AKREPTE BİZE NE DER?

04.05.2015’te gerçekleşen dolunayın gün titreşimi 17( Yıldız )/8(Adalet) idi ve bu ‘’ aklı ön plana al, neyi hak ettiğine karar ver ve böylelikle önünü görerek harekete geç. ‘’ demekti. 17 sonsuzluk ile bağlantılıdır ki bu da yaşamımızdaki yeni boyutun kalıcılığı ve sağlam temeller üzerine kurulabilmesi ile anlamındadır.

Biliyorsunuz ki ‘’akrep‘’ zodyağın en gizemli burcudur. Ölüm teması ile ilişkilendirilir. Ne der akrep? ‘’ölümün ardındaki sırlı perdeyi kaldır, gizemi takip et ve orada yaşamın sırrının olduğunun farkında var. ‘’

Korkularımız yaşamdaki en derin sırlarımızın anahtarlarıdır. Öfkelerimiz bizi saklı gerçekliğimize doğru uzandırır. Canımızı yakan her neyse, bize çok derinlerde bastırdığımız, görmezden geldiğimiz, yokmuş gibi olmasına eğilimli ilerlediğimiz bir şeyleri hatırlatır. Yaşam bu mecrada bir yol alıştır ve bu üç kavram birbiriyle bütün çalışır.

Öfkenin kaynağında korku vardır. Acı da korku ve öfkenin birlikte yarattığı bir armağandır ve bunlar hep bize bizlerdeki yarımları anlatır. Bazen bir acıdır bizi tutan ya da onun korkusu, güçlü olamamaktan, güvenlik alanımızda kalabilecekken bunu yapamamaktan doğan bir korku ve bunun yaşamımızdaki eşiğe doğru bizi götürürken bizde oluşan yaşam sorgusunun bizi bizimle buluşturuşu! Hangi biz? Gölge biz!

Gölge bilinmeyendir. Henüz bilmediğimiz, karanlık olandır ve ona yol almak insanı çok kez düşündürür. Ne vardır ki orada? Bizi bekleyen nedir ve bunun ne kadar üstesinden gelinebilir ve bu çok da gerekli midir?

Bitiremediğimiz süreçler, başlatamadığımız da süreçler demektir. Akrep güçlü kalma ihtiyacı içindedir. Özel yetenekleri ile herkesi de kendini de kolaylıkla kandırabilir; bununla birlikte bu eninde sonunda yolundaki öz gereklilik ile karşı karşıya kalacağı gerçekliğini değiştirmeyecektir. Ruhumuz gelişim yolculuğunda ancak ışığını yakarak yol alabilir. Direndiğimiz ve ondan kaçtığımız müddetçe o sadece bir ışık olarak bir yerlerde bizim onun farkına varmamızı beklemektedir ki bizim gözümüz henüz ona açık değildir.

17’ye varabilmek için 16’dan geçebilmek gerekir. 16 ( Yıkılan Kule ), duvarları yıkmak ve böylelikle savaşı başlatmak anlamına gelmektedir. 16’dan önce gelen 15(Şeytan), yaralı ‘’ego’’nun ne kadar dışına çıkıp onu okuyarak dünya ile barıştırabildiğimiz ile ilgilenecektir. ‘’ego’’ ‘’sen yoksun ben varım’’ dediğinde kişiyi kendi yaşam programının dışına sürükleyecektir; bununla birlikte ‘’ ben varım ve biz varız, biz varız ve ben varım. ‘’ dediğinde sınavı geçmiştir. Şimdi bu tanımda 16’nın mesajı olan, ruhunun sesini duyarak 15’teki ‘’gerçek olmayan’’ zincirlerin kırılması gerekir. Bu tamamen içimizdedir ve son olarak şimdi vardığımız 17’de artık yaşam yeni bir ışıktan izlenebilir. Bu da dünyayı farklı bir ışıkta okuyabilme ihtiyacı anlamına gelir ve bu önemlidir. Bunu başardığımızda 17 yaşamda görünenin ötesindeki gücü fark edebilmekte ve onunla doğrudan bağlantı kurabilmektedir. İşte bu dolunayda bu çok önemlidir.

Akrep ‘’ölüm’’ kartı ile ilişkilendirilir. ‘’ölüm’’ bize ‘’ artık veda et eskiye ki yeni olana adıma atabil. ‘’ demektedir.  Akrep vedalaşabilmemiz gerektiğini söyleyecektir ve bu bir su grubu olma dolayısıyla en çok duygularla ilgilidir ve dahası sabit nitelikte olma sebebiyle bizi kendimizi bu zamana kadar en sağlamda hissettirenlere götürecektir. Yaşam başlamak, sağlamlaştırmak ve onu esnetebilmek ile bilgilidir. Gelişimden ancak bu dolayda bahsedilebilir. Akrep her zaman meydan okumayı bilmeli ve yaşam dönüşümlerine izin verebilmelidir.

17 ardında da bizi 18(Ay) beklemektedir. 18 son eşiktir. Önümüzde bizi neyin beklemekte olduğunu bilmek önemlidir. 16’da duvarları yıkmıştık, 15’de egonun karanlığını ve karanlıktaki sıkışmamızı geride bırakmıştık. Meydan okumuştuk yaşama ve böylelikle 17’de önümüzü görmüş, derin gücün farkına varmıştık; bununla birlikte şimdi 18 ile bilinmezliğin tam da içine yuvarlanmıştık. Burada sınırlar yoktu ve her şey farklı bir ışıkla okunurdu. Gece yolculuğu yani bilinçdışı yolculuk artık sona eriyordu. Burası bilinçdışının erebileceği son noktaydı ve artık güneş doğacaktı 19(Güneş) ile, bu nasıl olacaktı? 18’deki sınavımız aşılmalıydı ve korkularla o son sınavımızda içimizdeki ışık ve buna olan inanç ve güven yolumuzu aydınlatmalıydı.

Bu dolunayda kendimizde artık tamamlandığını fark ettiğimiz ne varsa yolu açılmalıydı. Etkiler 11 Mayısa kadar varlığını koruyacaktı. Belki verdiğimiz karar ilk aşamada bir sınav gibi okunacaktı. Canımız epey bir yanacaktı; bununla birlikte ardından güneş doğacaktı. 18 dediğimiz aslında bir seher karanlığıydı ve şimdi onunla buluşabilmek adına yeni sürecimize bir adım atılmalıydı ki böylelikle Anka kuşu küllerinden uyanmalıydı.

Acı dediğimiz şey bilinçaltının kendini bir savunmasıydı. Bilinçaltı değişimlerden hiç hoşlanmazdı; çünkü bu hiç güvenli değildi ve korkularla, yer yer duygu belleğine almış olduğu öfkelerle korumak isterdi kendini; bununla birlikte insanın ruhu bunun çok çok ötesindeydi. O her şeyin ötesindeki ışığı görebilir ve acının ötesine geçerek, korku ve öfkeyi dönüştürüp onları yüreğinin ışığıyla işleyerek yolculuğuna devam edebilirdi. Bizim oralarda buna ‘’ışık yolcuları’’ denirdi ve bu yolculuk kesin ki insana kendi sonsuzluğundaki gücünü armağan edecekti. O zaman bir an önce başlayabilmeliydi! İşte bu, şimdilik!

Ol Hüseyin Akdağ